Osmanlı topraklarına katıldı.(1472) II. Bayazıt’ın Ermenek’i merkez olmak üzere Silifke’yi Karaman eyaletine bağladı.
Gedik Ahmet paşa’nın başarılarından rahatsızlanan Uzun Hasan Karaman beylerini destekledi. Karaman beyleri ülkelerini almak için üzerlerine yürüdüler. Fakat Osmanlı kuvvetlerine yenilince Pir Ahmet, Uzun Hasan’ın yanına kaçtı, Kasım bey ise İçel’e sığındı. İçel de tutunmaya çalışan Kasım Bey Silifke kalesini osmanlılardan tekrar geri aldı. Venedik, Napoli ve Papalık gemilerinden oluşan güçlü bir donanmaya sahip Amiral Pieotro Moçemigo Kasım Bey’e yardım için Ak liman’a demir attı. Silifke’ye gönderdiği bir elçi ile anlaştı. Kızkalesi’ni kuşattı ve ardından da Silifke Kalesini teslim aldı. Böylece Amiral’ın yardımı ile Kasım bey Silifke yöresine egemen oldu.
Ancak Otlukbelinde Uzun Hasan’ı yenen Fatih rahatlayınca Gedik Ahmet Paşa’yı Karaman sorununu çözmek için tekrar görevlendirdi. Otlukbeli savaşında uzun Hasan’ın yanında bulunan Pir Ahmet kaçarak yine soluğu Silifke de almıştı. Kasım bey Silifke’yi kardeşi Pir Ahmet’e vermek istedi. Fakat Pir Ahmet Ermenek’e gidip yellitepe de kendine bir karargah kurdu. Aklimandaki donanma ise bilinmeyen bir nedenle gitti. Fatih’in emri üzerine Karaman’a gelen gedik Ahmet Paşa, Pir Ahmet’i yellitepe de kuşattı. Atik davranan Pir Ahmet kaçtı. Ailesini ise daha önceden Mut yakınındaki Mavga kalesine saklamıştı. Ermenek’i alan Gedik Ahmet Paşa Mavga kalesini de topa tuttu. Kaleyi düşürdü. Pir Ahmet’in eşi ve kızlarını Konya’ya yolladı. Mavga kalesinin kuşatmasını karşı dağdan seyreden Pir Ahmet kalede Osmanlı bayrağının dalgalandığını görünce kendini kayalardan aşağı atarak intihar etti.
Ancak Otlukbelinde Uzun Hasan’ı yenen Fatih rahatlayınca Gedik Ahmet Paşa’yı Karaman sorununu çözmek için tekrar görevlendirdi. Otlukbeli savaşında uzun Hasan’ın yanında bulunan Pir Ahmet kaçarak yine soluğu Silifke de almıştı. Kasım bey Silifke’yi kardeşi Pir Ahmet’e vermek istedi. Fakat Pir Ahmet Ermenek’e gidip yellitepe de kendine bir karargah kurdu. Aklimandaki donanma ise bilinmeyen bir nedenle gitti. Fatih’in emri üzerine Karaman’a gelen gedik Ahmet Paşa, Pir Ahmet’i yellitepe de kuşattı. Atik davranan Pir Ahmet kaçtı. Ailesini ise daha önceden Mut yakınındaki Mavga kalesine saklamıştı. Ermenek’i alan Gedik Ahmet Paşa Mavga kalesini de topa tuttu. Kaleyi düşürdü. Pir Ahmet’in eşi ve kızlarını Konya’ya yolladı. Mavga kalesinin kuşatmasını karşı dağdan seyreden Pir Ahmet kalede Osmanlı bayrağının dalgalandığını görünce kendini kayalardan aşağı atarak intihar etti.
Fakat aşağıda ağaçların dalına takılıp, asılı kalan Pir Ahmet’i adamları kurtardılar. Önce Tarsus’a oradanda Uzun Hasan’ın yanına kaçan Pir Ahmet orada öldü. Gedik Ahmet Paşa Silifke kalesinin alınması için harekete geçti. Önce kalenin topçularını gizlice elde etti. Kandırılan topçular kaledeki barut mahsenini ateşe verdiler. Kale duvarları yer yer çatladı. Kaledeki bir çok ev çöktü. Açılan gediklerden saldıran Osmanlılar Silifke kalesini 1474 yılında tekrar geri aldılar. Böylece Karaman’a önce Şehzade Mustafa sonra da Cem Sultan vali olarak atandı. Karaman oğlu Kasım Bey ise kaçtı. Fatih’in ölümüne kadar orada burada saklandı.
Fatih’in ölümünden sonra 4 Mayıs 1481 Karaman Valisi oğlu Cem Sultan geç kalınca Amasyadaki
Yıldırım Bayazıt Osmanlı Padişahı oldu. Cem Sultanı osmanlı Padişahlığında hak iddia etmesi karaman oğlu Kasım Bey’in tekrar geri gelmesine sebep oldu. Karaman’ı alıp Konya’yı kuşatan Kasım Bey’i Gedik Ahmet Paşa karşılayınca Kasım bey tekrar Tarsus’a kaçtı. Kasım bey Cem Sultanın Rumeli’ye geçip Osmanlı’ya o taraftan saldırmasını istiyordu. Bunun içinde 18 Haziran 1482’de Cem Sultanı Silifke’ye getirdi. Bayazıt’ın gönderdiği Osmanlı ordusu içel’e yaklaşınca Cem Sultan 16 Temmuz 1482 de Kasım Bey’in önerisine uyarak Otuz adamı ile Silifke’den ayrılıp Kızkalesine sığındı. Oradan da Anamur’a, Anamur’dan Rodos Şovalyelerine sığındı. Onüç yıl tutsak yaşayıp 1495 yılında öldü. Kasım Bey ise Bayazıt ile anlaşıp Osmanlının üstünlüğünü kabul etti. Böylece 1483 yılında Silifke kendisi merkez İlçe olmak üzere Karaman eyaletine bağlı İçel sancağı oldu. İçel sancağının ilçeleri Ermenek, Mut, Gülnar, Selinti(Gazipaşa), Karı taş ve merkez ilçe Silifke idi. Silifke’nin ise bucakları Söğüd, Eski-hisar, Kızıl söğüd, Sarucalar, Ak-viran, Ağarlu, Mahmutça, Çavuşlar, Kızıl bağ, Salar, mezrai bucak alanı idi.
Yıldırım Bayazıt Osmanlı Padişahı oldu. Cem Sultanı osmanlı Padişahlığında hak iddia etmesi karaman oğlu Kasım Bey’in tekrar geri gelmesine sebep oldu. Karaman’ı alıp Konya’yı kuşatan Kasım Bey’i Gedik Ahmet Paşa karşılayınca Kasım bey tekrar Tarsus’a kaçtı. Kasım bey Cem Sultanın Rumeli’ye geçip Osmanlı’ya o taraftan saldırmasını istiyordu. Bunun içinde 18 Haziran 1482’de Cem Sultanı Silifke’ye getirdi. Bayazıt’ın gönderdiği Osmanlı ordusu içel’e yaklaşınca Cem Sultan 16 Temmuz 1482 de Kasım Bey’in önerisine uyarak Otuz adamı ile Silifke’den ayrılıp Kızkalesine sığındı. Oradan da Anamur’a, Anamur’dan Rodos Şovalyelerine sığındı. Onüç yıl tutsak yaşayıp 1495 yılında öldü. Kasım Bey ise Bayazıt ile anlaşıp Osmanlının üstünlüğünü kabul etti. Böylece 1483 yılında Silifke kendisi merkez İlçe olmak üzere Karaman eyaletine bağlı İçel sancağı oldu. İçel sancağının ilçeleri Ermenek, Mut, Gülnar, Selinti(Gazipaşa), Karı taş ve merkez ilçe Silifke idi. Silifke’nin ise bucakları Söğüd, Eski-hisar, Kızıl söğüd, Sarucalar, Ak-viran, Ağarlu, Mahmutça, Çavuşlar, Kızıl bağ, Salar, mezrai bucak alanı idi.
Kasım bey Silifke topraklarında kaldı ve yaşamının son yıllarını bu kentte geçirdi. Kasım Beyin ölümünden sonra çıkan karışıklıkları bastırmak için Davut Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu Silifke bölgesine girince buralarda bulunan beyler II.Bayazıt’ın huzuruna çıkarak 1487 yılında tamamiyle Osmanlı devletine katıldılar. Böylece Silifke, Osmanlı Devletinin Karaman eyaletine bağlı bir sancağı oldu. Silifke de İlçeden büyük İlden küçük bir yönetim biçimi uygun görüldü. Kadı yerine Mutasarruf idaresine verildi.
1570 yılında Sokullu Mehmet Paşanın Sakız ve Kıbrıs adalarını fethedilmesi, ardından İnebahtı Deniz savaşı yenilgisi Silifke’nin tımarlı erlerinin Kıbrıs’ı güçlendireceği düşüncesi ile Silifke, II. Selim zamanında 1571 yılında İçel adıyla Kıbrıs’a bağlandı. Böylece İkiyüzaltmış yıl Silifke Kıbrıs’a bağlı olarak kaldı. Kabakçı Mustafa ayaklanması, Sırp, Eflak ve Mora isyanları sonucu Silifke Kıbrıs’dan alınıp Sultan Abdülaziz’in memleket çapındaki yaptığı değişikliklerle
1831 yılında Adana eyaletine bağlandı ve sancak merkezi ise 1868 yılında Ermenek’den alınıp tekrar Silifke’ye taşındı. Adana eyaleti Silifke, Mersin, Tarsus ve Adana’yı kapsamaktaydı. Çukurova’nın fransızlar tarafından işgali üzerine Silifke, Adana’dan ayrılıp İçel adı ile tek başına sancak olarak içişleri bakanlığına bağlandı. (1918) 1924 yılında sancak isimleri kaldırıldı. Yerine Mutasarrıf veya valilik deyimleri kullanılmaya başladı. Kısa bir süre sonra valilik denmeye başlandı. Mut, Gülnar, Anamur, Silifke merkezi Silifke olan İçel adında bir vilayet oldu. Karaman ise Konya’ya bağlandı. 1933 yılında bazı vilayetlerin kaza’ya indirilmesi ile ilgili bir kanunla İçel ilinin merkezi Silifke’den Mersin’e taşındı. Böylece Silifke İl’lik ünvanını kaybetti. 2002 yılında ise hükümetin aldığı bir kararla Karamanoğulları’nın Türkçe olarak bu bölgeye verdiği İçel ismi tarihe karıştı.
1831 yılında Adana eyaletine bağlandı ve sancak merkezi ise 1868 yılında Ermenek’den alınıp tekrar Silifke’ye taşındı. Adana eyaleti Silifke, Mersin, Tarsus ve Adana’yı kapsamaktaydı. Çukurova’nın fransızlar tarafından işgali üzerine Silifke, Adana’dan ayrılıp İçel adı ile tek başına sancak olarak içişleri bakanlığına bağlandı. (1918) 1924 yılında sancak isimleri kaldırıldı. Yerine Mutasarrıf veya valilik deyimleri kullanılmaya başladı. Kısa bir süre sonra valilik denmeye başlandı. Mut, Gülnar, Anamur, Silifke merkezi Silifke olan İçel adında bir vilayet oldu. Karaman ise Konya’ya bağlandı. 1933 yılında bazı vilayetlerin kaza’ya indirilmesi ile ilgili bir kanunla İçel ilinin merkezi Silifke’den Mersin’e taşındı. Böylece Silifke İl’lik ünvanını kaybetti. 2002 yılında ise hükümetin aldığı bir kararla Karamanoğulları’nın Türkçe olarak bu bölgeye verdiği İçel ismi tarihe karıştı.
SİLİFKE COĞRAFYASI
Silifke, doğusunda Erdemli, batısında Gülnar ve Mut ilçeleri, kuzeyinde Karaman ili, güneyinde Akdeniz ile çevrili şirin bir ilçedir. Toros dağlarının eteğinde, Göksu nehrinin iki yakasında kurulmuş bulunan Silifke; Güneydoğu Anadolu, Doğu ve Batı Akdeniz ile iç ve Batı Anadolu'yu birbirine bağlayan devlet karayolu ağının kavşak noktasında olup, il merkezi Mersin'e 80 km mesafededir. Kıyı kesiminde tipik Akdeniz iklimi hakimdir.
Yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Ova ve kıyıdan itibaren kuzeye doğru yer alan dalgalı arazi kuşağındaki makiliklerde defne, zakkum, menengiç, murt, harnup gibi tipik Akdeniz bitkileri vardır. Silifke ilçesi %89'u dağlık, %11 'i ovalık olmak üzere 2943 km2 yüzölçümüne sahiptir. Antik adı Calycadnus olan 268 km uzunluğundaki Göksu nehri Mersin'in en büyük akarsuyu niteliğindedir; derin vadiler oluşturduktan sonra Silifke merkezinin tam ortasından geçip, taşıdığı alüvyonlarla meydana getirdiği 64.000 dekarlık Silifke ovasına suları ile hayat vererek Akdeniz'e dökülür. Silifke, nüfus bakımından Mersin Merkez İlçelerinden ve Tarsus'tan sonra Mersin ilinin altıncı büyük ilçesidir.
Merkez nüfusu 53.151 (2010 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine Göre) olan Silifke'nin toplam nüfusu 114.102'dir. İlçe nüfusunun %76'si merkez ve beldelerde, %24'ü kırsal kesimde yaşamaktadır. Silifke'nin, merkez dahil 8 belediyesi, 68 köy ve 38 mahallesi bulunmaktadır. İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Tamamı sulanan ova kesiminde hububat, yer fıstığı, susam, sebze, çilek, narenciye ve çeltik ziraatı yapılmaktadır.
Dağlık kesimlerin iklimi ve bitki örtüsü yapısı küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine elverişlidir. Genellikle keçi türü yaygındır. Küçükbaş hayvan besiciliği daha çok dışsatıma yöneliktir. Tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleri yılın 300 günü güneşli iklimi, 105 km'lik kıyı bandı ile büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ve ekonomisinin önemli bir bölümünü turizmin oluşturduğu Silifke ilçesinde Turizm Bakanlığı'ndan belgeli 647, mahalli idarelerden belgeli 1987 olmak üzere toplam 2634 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Ayrıca 1258 yatak kapasiteli 8 adet yatırım belgeli tesisler hizmete girdiğinde sektörde istenilen düzeye erişilmiş olacaktır.
Yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Ova ve kıyıdan itibaren kuzeye doğru yer alan dalgalı arazi kuşağındaki makiliklerde defne, zakkum, menengiç, murt, harnup gibi tipik Akdeniz bitkileri vardır. Silifke ilçesi %89'u dağlık, %11 'i ovalık olmak üzere 2943 km2 yüzölçümüne sahiptir. Antik adı Calycadnus olan 268 km uzunluğundaki Göksu nehri Mersin'in en büyük akarsuyu niteliğindedir; derin vadiler oluşturduktan sonra Silifke merkezinin tam ortasından geçip, taşıdığı alüvyonlarla meydana getirdiği 64.000 dekarlık Silifke ovasına suları ile hayat vererek Akdeniz'e dökülür. Silifke, nüfus bakımından Mersin Merkez İlçelerinden ve Tarsus'tan sonra Mersin ilinin altıncı büyük ilçesidir.
Merkez nüfusu 53.151 (2010 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine Göre) olan Silifke'nin toplam nüfusu 114.102'dir. İlçe nüfusunun %76'si merkez ve beldelerde, %24'ü kırsal kesimde yaşamaktadır. Silifke'nin, merkez dahil 8 belediyesi, 68 köy ve 38 mahallesi bulunmaktadır. İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Tamamı sulanan ova kesiminde hububat, yer fıstığı, susam, sebze, çilek, narenciye ve çeltik ziraatı yapılmaktadır.
Dağlık kesimlerin iklimi ve bitki örtüsü yapısı küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine elverişlidir. Genellikle keçi türü yaygındır. Küçükbaş hayvan besiciliği daha çok dışsatıma yöneliktir. Tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleri yılın 300 günü güneşli iklimi, 105 km'lik kıyı bandı ile büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ve ekonomisinin önemli bir bölümünü turizmin oluşturduğu Silifke ilçesinde Turizm Bakanlığı'ndan belgeli 647, mahalli idarelerden belgeli 1987 olmak üzere toplam 2634 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Ayrıca 1258 yatak kapasiteli 8 adet yatırım belgeli tesisler hizmete girdiğinde sektörde istenilen düzeye erişilmiş olacaktır.
SİLİFKE'DE TURİZM
Ekoturizmin ana fikri doğayı kullanarak koruma , insanların doğa ile başbaşa olduğu ve doğa ile birlikte yaşamayı öğrenmesini hedeflemektedir. Silifke Belediyesi Dünya Bankası ve Avrupa Komisyonu'nun desteği ve finansörlüğü ile 1991 yılında kurulmuş olan Akdeniz Şehirleri Belediyeler Birliği 'nin Türkiye'den tek üyesidir. Birlik içerisinde aktif görev alan Silifke Belediyesi sürdürülebilir gelişme ve yerel gündem 21 çerçevesinde ekoturizm ile ilgili pilot projeyi yürütmektedir.
İlçemizde yer alan Akdeniz'in sayılı sulak alanlarından birisi ve yaban hayatı ile birçok canlıyı içinde bulundurması açısından büyük öneme sahip olan Göksu Deltası ; doğal güzellikleri , arkeolojik ve tareihi değerlerinden oluşan potansiyeli ile ekoturizmin alt başlıklarını oluşturmaktadır.
Aynı zamanda en önemli doğal güzellikleri barındıran önemli bir merkezdir. Silifke'nin dağlık kesimlerinde yükseklikleri 600 ile 1200 m. Arasında değişen Gökbelen , Balandız, Uzuncaburç, Kırobası yaylaları sahilin yoğun sıcağından kurtulmak isteyen Silifkeliler için ve yörede hala yaygın olarak yaşayan göçerlerin tercih ettikleri yerlerdendir. Ova ve kıyıdan itibaren kuzeye doğru yer alan dalgalı arazi kuşağındaki makiliklerde defne, zakkum, menengiç, murt, harnup gibi tipik Akdeniz bitkileri yer almaktadır. Makilerden sonra başlayan ormanlar 2000 m. 'den sonra seyrekleşerek yerini 2500 m'den sonra çalılıklara ve otlaklara bırakırlar.
Yaylaların ve Toros dağlarının yamaçlarında oluşmuş bulunan ormanlar, Çamdüzü, Gelinsuyu, Ali Baba ve Göksu Vadisi boylarında yoğundur. Ağaç türü olarak , baltalık ormanlarda meşe , pırnal, sandal, sakızlık, tesbih, gürgen ve az da olsa kayın ağacı; koru ormanlarında ise kızılçam, karaçam; yükseklerde akçam, katran, ardıç ve sulak yerlerde de köknar yetişmektedir. İlçenin 1.600.000 dekarı orman arazisidir. Toros Dağları Tracking ; Göksu nehri rafting için gerekli özellikleri taşımaktadır. Yılın 300 günü güneşli olan bölgede 105 km.'lik kıyı bandı ile sahiller tarihi ve doğal güzelliklerin buluştuğu önemli terlerdendir. Yörede toplam 2634 yatak kapasiteli tesis bulunmaktadır. Aleaddin Camii
Taşköprünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Aleaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Aleaddin Camii adını almıştır. Kentin merkezinde bulunduğu için Merkez Cami olarak da bilinmektedir. Cami dikdörtgen planlıdır, içi ikişer sütunun ayırdığı 3 netlidir. Orta nefin karşısında Selçuklu süslemeleri bulunan taş mihrap vardır. Orjinalinde son cematyeri yoktur. Mihrabın iki yanında pencereler yeralır. Düz tavanlı caminin mihrabının üzerinde küçük kubbe oturtulmuştur. Basık minaresi Selçuklu özelliği göstermez. Cami 1989 yılında restore edilmiştir. Reşadiye Camii Kentin güneyinde Kız Meslek Lisesi yakınındadır. Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında Nüzhet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sundurması,
başlık ve sütunları korint tarzındaki devşirme antik malzemeyle desteklenmiştir. Cami kareye yakın planlıdır. Düzgün kesme taşlarla örülen duvarları ahşap bir kırma çatı örter. Roma Tapınağı Şehir merkezinde bulunan ve doğu ile güney yanlarındaki sütun tabanlıkları orijinal şekilde korunmuş olan tapınağın uzun kenarında 14'er, kısa kenarında 8'er sütun bulunmaktaydı. Ancak, her biri 10 m boyundaki Korint başlıklı bu sütunlardan bugün sadece biri ayakta kalmış olup 3 tanesi de yıkılmış durumda yerdedir. 1980 yılında Kültür Bakanlığı'nca başlatılan kazı çalışmaları aralıklarla devam etmektedir. İ.S. II. yy'da yapılmış olduğu anlaşılan tapınak V. yy'da planında önemli değişiklikler yapılarak kiliseye dönüştürülmüştür.
İ.S. V. yy'da yaşamış tarihçi Zosimos "Tapınak, ovadaki ürünlerine musallat olan çekirgelerden kurtulmak için Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon'dan yardım isteyen ahali tarafından, çekirgeler Apollon'un gönderdiği kuş sürüsünce yok edilince O'na bir şükran ifadesi olarak yaptırılmıştır" diyorsa da Zeus adına yaptırıldığı da söylenmektedir. Silifke Kalesi Temel tespitlerine göre Helenistik veya erken Roma dönemine ait olduğu anlaşılan kale, geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Ortaçağ kalesi görünümündedir. Silifke'ye hakim, 185 m yüksekliğinde bir tepe üzerinde yapılmış olan, etrafı kuru hendekle çevrili oval biçimdeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi Seyahatname'sinde, XVII. yy'da Silifke Kalesi'nin 23 burcu olduğunu, içinde bir cami ve 60 ev bulunduğunu yazar. Ancak, burçların bir kısmı ve kale içi tamamen yıkık durumda olduğundan tam tespiti yapmak mümkün değildir. Halen görülebilen 10 adet burç mevcuttur. Taşköprü Şehir merkezinin ortasından geçen Göksu (Kalykadnus) Nehri'nin üzerindedir. İ.S. 77 - 78 yıllarında Kilikya Valisi L.Octavius Memor tarafından dönemin imparatoru Vespasianus ve oğulları Titus ile Domitianus adına yaptırılmış olduğu 1870 yılında yapılan bir onarımda bulunan taş kitabeden anlaşılmaktadır.
Yedi gözü bulunan ve Roma uygarlığı örneklerinden biri olan Taşköprü, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde onarım görmüştür Aya Tekla Yeraltı Kilisesi (Meryemlik) Taşucu yolu üzerinde 4. Kilometreden sağa dönülüp bir km gidildiğinde Hristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden biri olan Meryemlik'e varılır. Meryemlik'in tarihi Azize Tekla'nın buraya gelişi ile başlar. İsa Peygamber'in havarilerinden St. Paul'ün vaazlarından etkilenen 17 yaşındaki Tekla kendini Hristiyanlık dinine adar. St. Paul'ün bu değerli öğrencisi Konya ve Yalvaç'ta Hristiyanlığı yaymak için propaganda yaparken paganların baskılarına maruz kalıp, öldürüleceğini öğrenince kaçıp Seleucia'ya gelir ve sonradan kiliseye çevrilen bir mağarada saklanır. Sığındığı mağaradan yöredeki insanlara çok tanrılı dine karşı Hristiyanlık inancını yayarken mucizeler yaratarak hastaları da iyileştirir. Yine öldürüleceği bir sırada bu mağarada kaybolduğuna inanılır. Aya Tekla'nın içinde yaşadığı mağara onun kayboluşundan sonra Hristiyanlarca kutsal sayılmış; ta ki bu din
İ.S. 312 yılında serbest bırakılıncaya kadar gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Bu mağara daha sonra IV. yy'da kiliseye dönüştürülmüştür.Hristiyanlığın resmen kabulünden sonraki dönemlerde birçok yapı ile bezenen Meryemlik'te Mağara Kilisesinden başka, bu mağaranın üzerinde bugün sadece apsisinin bir bölümü ayakta kalan Azize Tekla Kilisesi; imparator Zenon tarafından Aya Tekla'ya ithafen yaptırılan kilise ile Kuzey Kilise; hamam, birçok sarnıç, mezarlıklar ve şehir suru kalıntıları günümüze kadar gelmiştir.
Aynı zamanda en önemli doğal güzellikleri barındıran önemli bir merkezdir. Silifke'nin dağlık kesimlerinde yükseklikleri 600 ile 1200 m. Arasında değişen Gökbelen , Balandız, Uzuncaburç, Kırobası yaylaları sahilin yoğun sıcağından kurtulmak isteyen Silifkeliler için ve yörede hala yaygın olarak yaşayan göçerlerin tercih ettikleri yerlerdendir. Ova ve kıyıdan itibaren kuzeye doğru yer alan dalgalı arazi kuşağındaki makiliklerde defne, zakkum, menengiç, murt, harnup gibi tipik Akdeniz bitkileri yer almaktadır. Makilerden sonra başlayan ormanlar 2000 m. 'den sonra seyrekleşerek yerini 2500 m'den sonra çalılıklara ve otlaklara bırakırlar.
Yaylaların ve Toros dağlarının yamaçlarında oluşmuş bulunan ormanlar, Çamdüzü, Gelinsuyu, Ali Baba ve Göksu Vadisi boylarında yoğundur. Ağaç türü olarak , baltalık ormanlarda meşe , pırnal, sandal, sakızlık, tesbih, gürgen ve az da olsa kayın ağacı; koru ormanlarında ise kızılçam, karaçam; yükseklerde akçam, katran, ardıç ve sulak yerlerde de köknar yetişmektedir. İlçenin 1.600.000 dekarı orman arazisidir. Toros Dağları Tracking ; Göksu nehri rafting için gerekli özellikleri taşımaktadır. Yılın 300 günü güneşli olan bölgede 105 km.'lik kıyı bandı ile sahiller tarihi ve doğal güzelliklerin buluştuğu önemli terlerdendir. Yörede toplam 2634 yatak kapasiteli tesis bulunmaktadır. Aleaddin Camii
Taşköprünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Aleaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Aleaddin Camii adını almıştır. Kentin merkezinde bulunduğu için Merkez Cami olarak da bilinmektedir. Cami dikdörtgen planlıdır, içi ikişer sütunun ayırdığı 3 netlidir. Orta nefin karşısında Selçuklu süslemeleri bulunan taş mihrap vardır. Orjinalinde son cematyeri yoktur. Mihrabın iki yanında pencereler yeralır. Düz tavanlı caminin mihrabının üzerinde küçük kubbe oturtulmuştur. Basık minaresi Selçuklu özelliği göstermez. Cami 1989 yılında restore edilmiştir. Reşadiye Camii Kentin güneyinde Kız Meslek Lisesi yakınındadır. Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında Nüzhet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sundurması,
başlık ve sütunları korint tarzındaki devşirme antik malzemeyle desteklenmiştir. Cami kareye yakın planlıdır. Düzgün kesme taşlarla örülen duvarları ahşap bir kırma çatı örter. Roma Tapınağı Şehir merkezinde bulunan ve doğu ile güney yanlarındaki sütun tabanlıkları orijinal şekilde korunmuş olan tapınağın uzun kenarında 14'er, kısa kenarında 8'er sütun bulunmaktaydı. Ancak, her biri 10 m boyundaki Korint başlıklı bu sütunlardan bugün sadece biri ayakta kalmış olup 3 tanesi de yıkılmış durumda yerdedir. 1980 yılında Kültür Bakanlığı'nca başlatılan kazı çalışmaları aralıklarla devam etmektedir. İ.S. II. yy'da yapılmış olduğu anlaşılan tapınak V. yy'da planında önemli değişiklikler yapılarak kiliseye dönüştürülmüştür.
İ.S. V. yy'da yaşamış tarihçi Zosimos "Tapınak, ovadaki ürünlerine musallat olan çekirgelerden kurtulmak için Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon'dan yardım isteyen ahali tarafından, çekirgeler Apollon'un gönderdiği kuş sürüsünce yok edilince O'na bir şükran ifadesi olarak yaptırılmıştır" diyorsa da Zeus adına yaptırıldığı da söylenmektedir. Silifke Kalesi Temel tespitlerine göre Helenistik veya erken Roma dönemine ait olduğu anlaşılan kale, geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Ortaçağ kalesi görünümündedir. Silifke'ye hakim, 185 m yüksekliğinde bir tepe üzerinde yapılmış olan, etrafı kuru hendekle çevrili oval biçimdeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi Seyahatname'sinde, XVII. yy'da Silifke Kalesi'nin 23 burcu olduğunu, içinde bir cami ve 60 ev bulunduğunu yazar. Ancak, burçların bir kısmı ve kale içi tamamen yıkık durumda olduğundan tam tespiti yapmak mümkün değildir. Halen görülebilen 10 adet burç mevcuttur. Taşköprü Şehir merkezinin ortasından geçen Göksu (Kalykadnus) Nehri'nin üzerindedir. İ.S. 77 - 78 yıllarında Kilikya Valisi L.Octavius Memor tarafından dönemin imparatoru Vespasianus ve oğulları Titus ile Domitianus adına yaptırılmış olduğu 1870 yılında yapılan bir onarımda bulunan taş kitabeden anlaşılmaktadır.
Yedi gözü bulunan ve Roma uygarlığı örneklerinden biri olan Taşköprü, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde onarım görmüştür Aya Tekla Yeraltı Kilisesi (Meryemlik) Taşucu yolu üzerinde 4. Kilometreden sağa dönülüp bir km gidildiğinde Hristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden biri olan Meryemlik'e varılır. Meryemlik'in tarihi Azize Tekla'nın buraya gelişi ile başlar. İsa Peygamber'in havarilerinden St. Paul'ün vaazlarından etkilenen 17 yaşındaki Tekla kendini Hristiyanlık dinine adar. St. Paul'ün bu değerli öğrencisi Konya ve Yalvaç'ta Hristiyanlığı yaymak için propaganda yaparken paganların baskılarına maruz kalıp, öldürüleceğini öğrenince kaçıp Seleucia'ya gelir ve sonradan kiliseye çevrilen bir mağarada saklanır. Sığındığı mağaradan yöredeki insanlara çok tanrılı dine karşı Hristiyanlık inancını yayarken mucizeler yaratarak hastaları da iyileştirir. Yine öldürüleceği bir sırada bu mağarada kaybolduğuna inanılır. Aya Tekla'nın içinde yaşadığı mağara onun kayboluşundan sonra Hristiyanlarca kutsal sayılmış; ta ki bu din
İ.S. 312 yılında serbest bırakılıncaya kadar gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Bu mağara daha sonra IV. yy'da kiliseye dönüştürülmüştür.Hristiyanlığın resmen kabulünden sonraki dönemlerde birçok yapı ile bezenen Meryemlik'te Mağara Kilisesinden başka, bu mağaranın üzerinde bugün sadece apsisinin bir bölümü ayakta kalan Azize Tekla Kilisesi; imparator Zenon tarafından Aya Tekla'ya ithafen yaptırılan kilise ile Kuzey Kilise; hamam, birçok sarnıç, mezarlıklar ve şehir suru kalıntıları günümüze kadar gelmiştir.